Bu yazı The Brandage Dergisi Kasım sayısı için yazılmıştır.
28 Eylül günü ihracatta “Türkiye Markası” lansmanı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ve birçok önemli ismin katılımıyla İstanbul’da gerçekleştirildi. Lansman, Ekonomi Bakanlığı ve Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) işbirliği ile gerçekleştirilirken bir logo tasarımı, bir slogan ve bu logonun içine gizlenmiş önemli mesajlar ile Türkiye’nin marka potansiyeli, değeri ve mesajları tanıtıldı.
Bu tanıtım yapılırken özellikle Türkiye’nin dünya çapında markalaşması ve ihracat potansiyeli noktalarından hareketle büyük hedefler açıklandı ve Türkiye’nin 2023 ekonomik hedefleriyle, marka hikâyesine vurgu yapıldı. Küresel ekonomide Türkiye’nin önemli bir oyuncu olarak potansiyelinin keşfedilmesi için farklı açılardan öne çıkan değerleri bir video içerisinde yer aldı. Logo ve slogan ile de dünyaya Türkiye’nin potansiyelinin keşfedilmesi mesajı verildi. Bu kreatif sonuçlar elde edilirken yüzlerce toplantı, onlarca katılımcının beyin ve akıl terinin olduğu söyleniyor. Fakat ben bu yazıda logo tasarımının, sloganın veya hazırlanan videonun kritiğini yapmayacağım. Ancak en az bu 3 unsur kadar önemli bir başka eksik konuya değinmek istiyorum. İçerik ve mesaj kadar bu mesajların yayıldığı ve erişildiği iletişim kanalları da büyük önem taşıyor. Türkiye Markası lansmanı yapılırken bu markanın ve mesajlarının ne kadar dijitalleşip dijitalleşmediği konusu ise kafamı en çok kurcalayan soru oldu. Biraz araştırdığımda ise aşağıdaki tablo ile karşılaştım.
“Türkiye Markası” Ne Kadar Dijital? Ne Kadar Sosyal?
Türkiye Markası lansmanını izledikten sonra tabii ki ilk olarak markanın web sitesine bakma ihtiyacı hissettim ve siteye girdiğimde, “Türkiye Markası” logosu ve videosu beni karşıladı, web sitesinde logoyu oluşturan motiflerin taşıdığı mesajlar, bu mesajlardan değerlerimizi yansıtan bir video ve Türkiye Markası’nın kurumsal kimliğini buldum. Temiz, sade bir web sitesi ama sanki bir şeyler eksik gibiydi.
Web sitesinin sadece İngilizce dilde hazırlanmış olmasının ise 2023 ekonomik hedeflerini dünya çapında tutan ülkemiz için yeterli olmadığını düşünüyorum. Elbette ingilizcenin ortak dil olarak kabul edildiği bir dünyada yaşıyoruz ancak potansiyelimizi sadece ingilizce bilenlere anlatıyor olmamız potansiyelimizi keşfetmek isteyen diğer yerel dil kullanan kişi ve kurumlara yetmeyecektir. Web sitesinin dil seçeneğinin olmaması ise “potansiyelimizin keşfedilmesi” açısından sloganımız ile ters düşen eksik bir yapıya sahip.
Tabii bu web sitesine girmek için http://www.turkeydiscoverthepotential.com/ uzunluğunda bir web adresini yazmayı göze almak gerektiğini de unutmamak lazım. Yabancı dostlarımız da umarım bu web adresini gördüklerinde ya da yazmaya çalıştıklarında kafaları karışmaz.
Web sitesini inceledikten sonra sitede bir video olduğu için; gözlerimin ilk aradığı dünya çapında potansiyelimizin keşfedilmesini sağlayacak markamızla aynı ismi taşıyan resmi bir youtube kanalı oldu. Ne de olsa dünya çapında en çok videonun izlendiği iletişim kanalıydı, ancak bunun da olmadığını gördüm.
Ardından web sitesinin sol alt köşesinde Twitter hesabının ikonunu gördüm. İşte markamızın Twitter hesabı diyerek üzerine tıkladığımda ise @turkihracat isimli “Türkiye İhracatçılar Birliği” Twitter hesabına yönlendirildim. Web sitemiz tamamen İngilizce iken bu Twitter hesabının hem ismi hem içerikleri Türkçeydi. Yani Twitter tarafından da potansiyelimizi anlatacak bir iletişim kanalı açmamıştık.
Web sitemizde Twitter logosunun hemen yanında bir Google+ ikonu gördüm, ona da hemen tıkladım ve heyecanla açılmasını beklerken sadece lansman günü açılan ve fotoğrafların yüklendiği, kullanıcı ismi dahi alınmamış 1 günlük içerik girilmiş ve 1 takipçisi olan bir Google+ sayfası görmüş oldum.
Belki bir Facebook sayfamız vardır ve 1 milyardan fazla üyesi olan bu sosyal ağda yer almışızdır diye düşünürken orada da olmadığımızı üzülerek fark ettim. Dünyanın en büyük iş sosyal ağı olan Linkedin’de de resmi bir “Türkiye Markası” sayfası göremedim.
Peki Dijital Bir Türkiye Markası Nasıl Olmalı?
Özellikle ihracat odaklı “Türkiye Markası” lansmanı yapılırken ve dünyanın büyük çoğunluğu interneti ve sosyal ağları kullanırken, markamızın dijital dünyayı bu kadar pasif kullanması hatta neredeyse hiç kullanmaması kabul edilebilir değil. Bu durumu aşmak için yetkililere buradan seslenmek istiyor ve Türkiye Markası’nın dijital dünyada varlığının yeniden tesis edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu meselenin kapsamlı ve stratejik bir mesele olduğunun da altını çizmek istiyorum.
Bunun için ilk başta yapılması gerekenler sırasıyla;
- Web sitemizin İngilizce dışında birçok popüler dile hitap eden seçenekler barındırması ve potansiyelimizin bu dillerde anlatılması büyük önem taşımaktadır.
- Web sitesinde yer alan Türkiye Markası tanıtım videomuzun da farklı dillerde, dünya çapında video sosyal ağlarına (youtube, vimeo, dailymotion) Türkiye Markası resmi kanalı üzerinden yüklenmelidir.
- Özellikle iş dünyasının kullandığı ve incelediği sosyal ağların Linkedin, Slideshare ve benzeri platformlarda resmi Türkiye Markası kanallarının oluşturulup aktif bir şekilde yönetilmesi güncel ve aktif bir Türkiye Marka algısı yaratılması gereklidir.
- Dünya çapında 1 milyardan fazla kullanıcıya sahip Facebook üzerinde Türkiye Markası’nın dünyaya anlatılması için bir sayfa kurulması ve bu sayfa üzerinden geleneksel motiflerimizin ve ekonomik değerlerimizin başka ülkelerin son tüketicilerine tercih edilme noktası üzerinden anlatılması sağlanmalıdır.
- İhracat konusunda dünya çapında potansiyelimizi keşfeden başarılı ticari işbirliklerinin ve hikayelerinin web sitemiz ve sosyal ağlarımız üzerinden paylaşılacağı güncel bir “Türkiye Markası Blog Sayfası” olmalıdır.
- Tüm bu iletişim kanallarının yanı sıra dünya çapında öneri, görüş ve geribildirimlerin tek bir çatı altında toplanabilmesi için Twitter ve Facebook üzerinde resmi bir etiket oluşturulmalı ve bu etiket web sitesinden de duyurulmalıdır.
- Aynı zamanda dünya çapında farklı insanların Türkiye ürünleri hakkında deneyimlerini ve görüşlerini paylaşabileceği bir marka deneyim yorumları alanı yaratılmalıdır.
Tabii bu maddeler stratejik açıdan bir başlangıç, ince ayrıntısına girildiği takdirde çoğaltılabilir ve zenginleştirilmelidir. Güncel, iletişim kurulabilir, sosyal ve dijital bir Türkiye Markası yaratmalıyız. Ancak asıl yapılması gerekenin Türkiye Markası’nı yaratmak kadar zamanın ruhuna uygun ve dünyaya açılan iletişim kanallarını da oluşturmak olduğunu düşünüyorum.
Eğer sloganımızda olduğu gibi potansiyelimizin keşfedilmesini istiyorsak, onu dünyanın görebileceği şekilde de ortaya çıkarabiliyor ve anlatabiliyor olmalıyız. Ayrıca bugün bilgi ve iletişim çağında yaşarken ülkemizin sadece sanayi ekonomisini ve potansiyelini değil; bilgi ekonomisine dayalı potansiyelini de eğitmeli ve ortaya çıkarmalıyız diye düşünüyorum. Ümit ediyorum yetkililer bu önerilerimi dikkate alıp Türkiye Markasını ve potansiyelimizi dünyanın gözleri önüne sereceklerdir.
Türkiye’nin var olan potansiyelini hep birlikte dünyaya gerçekten gösterebilmek dileğiyle…
İşin ilginci sosyal ağlarda paylaşmanın gerekliliğini biliyor ve hepsi için paylaşım bağlantısı oluşturuyorlar ama o kanallarda olmayı düşünmüyorlar 🙂
Hocam ben cumhuriyet üniversitesi ybs 3.sınıf öğrencisiyim bilişim günlerinde sizin gibi fikri hür ve bilimi engin kılan insanlarla tanışma fırsatım olduğu için çok mutluyum..Türkiye’nin dijital ortamda markalaşması konusunda yazmış olduğunuz tespitlerin hepsi çok doğru malesefki…. kendi bölümüm adına ve kendim adına şu eğitimdeki eksik yanı dile getirerek başlamaktan da utanç duyuyorum…Eğitimi kaliteli olmayan bir toplumdan ve bireylerden markalaşma beklenemez ki….neden?Çünkü bizde alanda uzmanlaşma tabanlı eğitimler yerine döner sermaye odaklı bir eğitim anlayışı var…bilgi emektir birikim yıllardır…Ancak bunu kısa sürede sağlam temellere oturtmak ise uzmanlaşmayı gerektirir…markalaşmak dediğimiz olgu sizce de uzmanlığı gerektirmez mi….?