27 Nisan 2012 tarihinde “Sosyal Medya İletişimi Ne Değildir” başlıklı bir yazı yazmıştım. Yazının yüzlerce defa okunduğunu görmek ve konuyla ilgili pek çok kişiden bu konuda destekleyici geri dönüş almak mutluluk verici bir durum. Yazıyı okuyanlar arasından özellikle Twitter üzerinden “Sosyal Medya İletişimi ve Pazarlaması Nedir? Bir de bunun yazısını bekliyoruz” diyenler oldu. Ben de; “biraz sabır, nasıl olsa ne olduğunu anlatan çok kişi var” demiştim.
“Sosyal Medya İletişimi”nin ne olduğunu kendi cephemden birkaç yazılık seri ile anlatmaya karar verdim. Bu ilk yazı ve bir video ile başlayalım istedim.
Yeditepe Üniversitesi Sosyal Medya Zirvesinde yaptığım bir konuşma ile “Sosyal Medya ve Ajanslar” oturumunda yer almıştım. Konuşmanın tamamını aşağıdaki videoda bulabilirsiniz. 18 dakikanız var ise bence “Sosyal Medya İletişimi Nedir?”i videonun içinde mutlaka bulacaksınız.
Eğer sizin eklemek istedikleriniz var ise lütfen yorumlarınız ile katkıda bulunun. 18 dakikaya her şeyi sığdırmak mümkün olmuyor.
Bu yazının devamına “Sosyal Medya ve Ajanslar” oturumunun ardından Okan Bayülgen ile yaptığımız ufak sohbetten yararlanarak “Sosyal Medya İletişimi Nedir? 2” yazısıyla devam ediyorum okumak için tıklayın.
Geri izleme: Berkan Bağcı
Geri izleme: Sosyal Medya İletişimi | Berkan Bağcı
Geri izleme: Ercüment sosyal medya iletişiminde farkındalık yaratmak istiyor, dinleyin « Ömer Enis Şen
Güzel bir yazı dizisi. Katılıyorum. Fakat bir noktada sadece bir şeyler söylemek istedim. Hayran sayıları ile ilgili verilen örnekte Manchester United gösteriliyor. Bu oranlara baktığınız zaman evet daha fazlası olması gerekiyor ama Facebook veya başka Sosyal Ağ’larda o kadar fazla mesaja mağruz kalıyoruz ki. Bu şuna benziyor aslında. Zamanında TRT varmış ve herkes onu izlermiş. İzlemelerinin tek sebebi sadece TRT olması. Farklı bir mesajın olmaması. Sadece TRT’nin bize göre yeni olan şeyleri getirmesi. O zamanlarda cep telefonumuz olsaydı, en az TRT kadar iyi 5 kanal daha olsaydı, TRT’nin de izlenme oranı düşerdi. Yani bu kadar mesajın içinde başka bir şey söyleyerek sesini duyurmak gerçekten zor. Manchester United ayrı bir ağ kurarak daha sağlıklı ölçümlemeler yapabilir. Fakat o ağa insanları nereden ve nasıl çektiğiniz de önemli. O adam ne düşünerek o ağa geliyor? Yine aynı noktaya geliyoruz. Siz bir alış veriş merkezinde mi dükkan açmaya çalışırsınız yoksa bir market açıp oraya insan toplamaya mı çalışırsınız? Facebook’a markaların gelmesinin tek sebebi dediğiniz gibi insanların orada olması. O marketi Manchester gibi güçlü markalar kurabilir sanki.
%100 katılıyorum. Evet olayımız hiç bir zaman 100 binlerce hayran olmamalı. Hatta bunu bir de türlü yollar deneyerek elde etmek medyaya yapılmış ayrı bir eziyettir. Hedeflediğiniz kitle her zaman daha önemlidir. Fakat insanların kafa yapısı bu şekilde işliyor.
Facebook veya Twitter popülerliğini kaybettiğinde mutlaka başka bir şey bulunacaktır ve bütün numaralar o şey üzerinde devam edecektir bence. Bu, bu şekilde devam eden bir süreç. Fakat bunlar da gerekli. Neden gerek? Yoksa hiç bir zaman ayrım yapamayız. Güzel işleri aradan görüp işte budur diyemeyiz.
Kendimizi vermek istediğimiz mesaja veya konsepte değil de mecralara bağlarsak hiç bir sonuca ulaşamayacağımız ortada.
Yazı için teşekkürler..
Geri izleme: Ercüment Büyükşener | Sosyal Medya Danışmanı - Danışmanlığı
Geri izleme: Adam haklı… « Ömer Enis Şen
Geri izleme: Örnekler ile Sosyal Medya Kullanımı – 1 | Can Kaymaz - Bir Araştırma Blogu