Yıllık eğitim bütçesi ayıran ve hedef koyan kurumlar her sene çalışanlarını çeşitli konularda ve çeşitli seviyelerde bilinçlendirmek amacıyla eğitim almaya yönlendiriyor. Özellikle son dönemde dijital pazarlama, sosyal medya ve kişisel gelişim konuları başı çekiyor. Bu konuda dikkatimi çeken önemli bir konu var; harcanan eğitim bütçelerinin çoğunlukla amacına ulaşmadığı ve buharlaştığı.
Bir kısım nedenlerini aşağıda maddeler halinde özetlemek istiyorum.
1- Şirket eğitim strateji ve hedefleri doğru seçilmiyor. Planlamalar uzun vadeli değil tek seferlik eğitim üzerine odaklanıyor.
2- Eğitmen kriterleri genelde para odaklı oluyor. Bilgi, birikim ve sunum yeteneği es geçiliyor.
3- Eğitim alan yöneticiler ve diğer kademelerdeki çalışanlar kavramlar yerine kelimeler üzerine takılıyorlar. Bu durum kavramların ve anlamlarının zihinlere yerleşmesinin önüne geçiyor.
4- Eğitim alan kurumun veya eğitmenin konuyla ilgili herhangi bir basılı doküman oluşturmaması kalıcılığı öldürüyor.
5- Çalışanlar “eğitim” kelimesini gençlik dönemiyle eşleştirip, eğitime ne gerek var dürtüsüyle yaklaşabiliyor, eğitimi ileri yaştaysa kendine yakıştıramıyor.
6- Özellikle ileri yaştaki yöneticiler, genç eğitmenlerden bir konu hakkında bilgi almayı kabullenmek istemiyorlar.
7- Eğitim konuları seçilirken, sunum boyunca kullanılan teknik terimler dinleyiciler tarafından anlaşılamıyor. Eğitim süreci anlaşılmaz bir noktaya gelip kopuyor.
8- Eğitmen ve dinleyiciler arasında diyalog gerçekleşmediği için monolog bir eğitim süreci amacına ulaşamıyor. Dinleyiciler bir süre sonra uyukluyor.
9- Eğitim sunumları içerisinde anlatılan konuyla ilgili güncel/gündemi yakalayan konulara yer verilmediği için zaman kavramı geniş kalıyor ve konu bugünle özdeşleşmiyor.
10- Eğitim sonrasında, alınan eğitim ile ilgili herhangi bir çalışma grubu ve toplantısı oluşturulmuyor. Bu nedenle verilen bilgilerin işe yararlılığı, ölçümlenmesi gerçekleşmiyor.
11- Verilen eğitimlerin hali hazırdaki düzeni bozacağı düşünülebiliyor. Bu düşünce “yerleşik iş yapma modelini / konforunu zedeleyebilir” bakış açısıyla kurum içerisinde eğitimden fayda çıkarmak yerine eğitime bir bariyer olabiliyor.
12- Eğitim boyunca kritik mesajları not almayan katılımcılar sonrasında tekrar şansı bulamıyor.
Bu saydıklarımı çoğaltmak mümkün. Ancak asıl gelmek istediğim nokta ise şöyle, eğitim bütçelerinin buharlaşmaması için kurumların yeni bir kurum içi iletişim ve gelişim modeli geliştirmesi gerekiyor.
Şimdilik bu modele ben “kurum içi çalışma ve gelişme grubu” diyorum ve eğitim yerine seçilen konuyla ilgili oluşturulan çalışma grubuyla sohbet etmeyi tercih ediyorum. Tabi şu an bunu her kurum ile gerçekleştirmek mümkün değil ama gelecekte çok daha fazla “çalışma / gelişme grupları” ve “çalışma atölyeleri” görüyor olacağımıza eminim.